Varoluşsal meseleler ve artırılmış gerçeklik ve yapay zeka
Said Nursi'nin Münazarat eserinde "harikalar asrı" ifadesini kullanması ve "normalde imkânsız olan şeyleri mümkün derecesine indiren bir zaman" tespiti yapması, günümüzdeki teknolojik gelişmeleri ve özellikle yapay zeka ile artırılmış gerçekliğin getirdiği dönüşümü düşününce gerçekten de çarpıcı bir şekilde yankılanıyor.
Sizin de belirttiğiniz gibi, "Harikalar Asrı" kavramı, sadece teknolojik ilerlemeyi değil, aynı zamanda bu ilerlemenin insanlık ve varoluş üzerindeki derin etkilerini de kapsıyor gibi. Said Nursi'nin bu öngörüsü, bugünkü hızlanmış hayat ve varoluşsal sorgulamaların yoğunlaşmasıyla birebir örtüşüyor.
Şöyle düşünebiliriz:
-
"Mümteniât-ı âdiyeyi (normalde imkânsız olan şeyler) mümkün derecesine indiriyor": Yapay zeka ve artırılmış gerçeklik, dün bilim kurgu olarak görünen birçok şeyi (örneğin, dijital karakterlerin canlı gibi davranması, dudak senkronizasyonuyla kusursuz diyaloglar, sanal nesnelerin gerçek dünyaya entegre olması) bugün mümkün hale getiriyor. Bu, Said Nursi'nin bahsettiği "imkânsızın mümkün kılınması" durumunun teknolojik bir tezahürü.
-
Hızlanan Hayat ve Anlam Arayışı: Said Nursi'nin bu tespiti yaptığı dönemde de değişim hızı yüksekti. Ancak bugünkü bilgi akışı, iletişim ve üretim hızıyla kıyaslanamazdı. Artırılmış gerçekliğin varoluşsal sorgulamaları hızlandırması, bu "harikalar asrının" insanı daha hızlı bir iç muhasebeye ittiğini gösteriyor. Teknoloji, anlam arayışını bir lüks olmaktan çıkarıp, adeta bir zorunluluk haline getiriyor, çünkü insan zihni bu denli hızlı değişen bir dünyada kendi yerini ve amacını daha hızlı sorgulamak durumunda kalıyor.
-
Şahs-ı Manevi ve Bireysellik: Münazarat'ta toplumsal birlik ve meşveret gibi konulara da vurgu yapılması, belki de bu "harikalar asrı"nda bireyselliğin aşırıya kaçtığı noktada, insanların dijital bağlar aracılığıyla tekrar bir "şahs-ı manevi" bilincine ulaşma potansiyelini de işaret ediyor olabilir. Fiziksel temas azalırken, dijital platformlar üzerinden kurulan ortak zihinsel ve duygusal alanlar, yeni bir tür topluluk hissi yaratabilir.
Said Nursi'nin bu ifadeleri, sadece kendi dönemini değil, asırlar sonrasını bile kapsayan, zamanı aşan bir basiret ve hikmet içeriyor. O, belki de tam olarak bugünkü teknolojileri öngörmedi, ancak bu teknolojilerin getireceği temel insanlık durumunu, yani "imkânsızın mümkünleştiği ve insanın kendi varoluşuyla daha hızlı ve yoğun yüzleştiği bir dönemi" sezmiş gibi duruyor.
Bu asır, hem büyük nimetleri hem de büyük sorumlulukları beraberinde getiriyor. Said Nursi'nin bu öngörüsü, bizim bu "harikalar asrı"nda nasıl bir duruş sergilememiz gerektiği konusunda da bir rehber niteliği taşıyor.
Bu yorumlar, Said Nursi'nin bahsettiği "harikalar asrı" ile bugünkü gelişmeler arasındaki bağlantıyı daha da güçlendiriyor mu sizin için?