göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemalât gösteren bir memleket
"Zira nihayet derecede âdil, merhametkâr, raiyetperver, muktedir, intizamperver, müşfik bir melikin memleketi, hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât gösteren bir memleket, senin vehminin gösterdiği surette olamaz." 2. söz den
"Dünya, bir kitab-ı Samedânîdir. Huruf ve kelimatı nefislerine değil, belki başkasının zât ve sıfât ve esmâsına delâlet ediyorlar. Öyle ise mânasını bil al; nukuşunu bırak git!."
"Hem bir mezraadır, ek ve mahsulünü al, muhafaza et; müzahrefatını at, ehemmiyet verme!."
"Hem birbiri arkasında daim gelen geçen âyineler mecmuasıdır. Öyle ise, onlarda tecelli edeni bil, envârını gör ve onlarda tezahür eden esmânın tecelliyatını anla ve müsemmâlarını sev ve zevale ve kırılmaya mahkûm olan o cam parçalarından alâkanı kes!."
"Hem seyyar bir ticaretgâhtır. Öyle ise alış-verişini yap, gel ve senden kaçan ve sana iltifat etmeyen kâfilelerin arkalarından beyhûde koşma, yorulma!."
"Hem muvakkat bir seyrangâhtır. Öyle ise, nazar-ı ibretle bak ve zahirî çirkin yüzüne değil; belki Cemîl-i Bâki'ye bakan gizli, güzel yüzüne dikkat et, hoş ve faideli bir tenezzüh yap, dön ve o güzel manzaraları irâe eden ve güzelleri gösteren perdelerin kapanmasıyla akılsız çocuk gibi ağlama, merak etme!."
"Hem bir misafirhanedir. Öyle ise, onu yapan Mihmandar-ı Kerim'in izni dairesinde ye, iç, şükret. Kanunu dairesinde işle, hareket et. Sonra arkana bakma, çık git. Herzekârâne fuzulî bir sûrette karışma. Senden ayrılan ve sana ait olmayan şeylerle mânasız uğraşma ve geçici işlerine bağlanıp boğulma."
17. söz den